BABAMIN LEZİZ EKMEK TARİFİ

Kasım 7, 2018 - 1:35 pm 2 Comments

Yine oldukça uzun bir süreden sonra bir yazı paylaşıyorum blogumda. Buraya yazmayı da özlemişim aslında (yine de sık sık bir şeyler paylaşamayacağımı bilerek yazıyorum:)).

“Kristal Kelebek” benim ve dostlarımın ve bu sayfayı ziyaret edip de faydalanacak herkesin bir yemek başucu kitabı gibi olsun istemiştim hep, bu amacıma da ulaştım; çok güzel bir arşiv oldu bizler için. Eskiden hem de hayatımdan kesitlere yer verdiğim günlüğüm gibi görüp , oldukça da sık bir şeyler yazabiliyordum. Bunları deneyip beğendiğim yemeklerin tarifleriyle de birleştirince güzel oluyordu elbet. Sonuçta aktif olarak 8 yıl bu şekilde paylaşım yapmışım ve oldukça zengin de bir arşiv çıkmış oldu ortaya böylece.

Şimdi hem iş, hem evdeki yoğunluklardan fırsat bulma zorluğundan, hem de bütün boş zamanlarımı oğlum için harcama isteğimden dolayı blogumu boşladığım doğru. Bana “artık tarif yayınlamıyorsun” diyen dostlarım için de nedenini bir nebze olsun paylaşmış olayım böylece :) .Bundan böyle fırsat buldukça, “mutlaka bu tarif blogumda da olsun” dedikçe tariflerime yer vereceğim yine.

Bu kez canım babamın bir tarifini bloguma eklemek istedim; onun Nefis Ekmeklerinin Tarifini. Babam fırsat buldukça bizlere çok güzel ekmekler yapar. Onlara gittiğimizde, tüm evi nefis bir maya kokusu kapladıysa anlarız ki babam bizim için yine mis gibi ekmekler pişiriyor. Torunlar onun yaptığı ekmekleri bayıla bayıla yedikçe babamın mutluluğu kat kat artıyor tabi. Sayesinde biz artık dışarıdan ekmek almayı bıraktık :) .

Babam bütün ayrıntılarıyla ekmek tarifini yazmış benim için, bana da sadece bu güzel tarifi paylaşması kaldı.

Babamın anlatımıyla işte tarifi:

BABAMIN LEZİZ EKMEK TARİFİ 

İstediğiniz türde 1 kg. unu eleyerek hamuru karacağınız yere koyun. Ben karma, yoğurma işlemini mutfak şefi denilen makine ile yapıyorum. Ancak elle de karıp, yoğurabilirsiniz. Bu arada bu una yetecek kadar aktif kuru mayayı bir  kasede bir yemek kaşığı toz şeker ve bir bardak ılık sütle karıştırıp, mümkün olduğunca topak bırakmadan eritin (Kuru maya poşetlerinin üzerinde ne kadar una, ne kadar maya konacağı yazıyor o tarife uymak uygun oluyor). Bu halde 6-7 dakika dinlendirip, sonra unun üzerine döküp karıştırmaya ve yoğurmaya başlayın. Yoğurma işlemine başlayınca una 6 yemek kaşığı zeytinyağı, 3 yemek kaşığı kadar ince dilimlenmiş tereyağı ve 4 çay kaşığı tuz koyup, 1 su bardağı su ve 1 su bardağı sütle yoğurmaya devam edin. Yoğurma işlemi en az 10 dakika sürmeli (ne kadar çok yoğurma yapılırsa o kadar iyi oluyor). Hamurun kulak memesi sertliğinde olması lazım. Bu duruma getirmek için gerekirse su, süt ve un ilave edilebilir. Hazırlanmış olan hamur derin bir tencereye konup, üzerine ince bir şekilde zeytinyağı sürülür. Tencere ağzı strech film ile kapatılıp, kapağı örtülür ve onun da üzerine bir örtü örtülüp, dinlenmeye bırakılır. Yarım saat sonra tencerenin kapağını kaldırıp, hamurun durumuna bir bakın. Normalde hamur, 45 dakikada ilk hacminin iki katına ulaşır. Biraz daha büyüsün sonra üzerine un döktüğünüz bir tezgahta biraz yoğurup, 3 eşit parçaya bölün. Her parçayı elle veya merdane ile yaklaşık 35 cm çapında açın sonra içine istediğiniz miktarda kırılmış ceviz içi koyup, yuvarlayın, rulo gibi yapıp, içi tereyağı ile yağlanmış fırın kabına koyun. Diğer iki parçada da, aynı işlemi yapın.  Hamurların yüzeylerine tekrar zeytinyağı sürün, fırın kaplarının üzerini tekrar strech ile kapatılıp, onların da üzerine bir fırın tepsisi örtüp, dinlenmeye bırakın.

Yine yarım saat sonra fırın kaplarını kontrol edin. Hamurlar strech filme değmeye başlayınca filmleri alın ve fırınınızı 180 dereceye gelmesi için ısıtmaya başlayın. Fırınınızın iç ve en alt rafına düz bir kap içinde su koymayı unutmayın. Fırın 180 derece sıcaklığa ulaşınca fırın kaplarınızı fırına yerleştirin. 20 dakika bu sıcaklıkta tuttuktan sonra ısıyı 160 dereceye getirip, 20 dakika da bu sıcaklıkta tutun. Ancak bu süreler fırından fırına değişebilir. Bu nedenle fırınınızı gözleyerek ekmeklerin istediğiniz şekilde pişmiş olduğundan emin olun

Ekmekleriniz hazır. 5 dakika fırın kabında bekleyen ekmeklerinizi kaplarından çıkartın.

Afiyet olsun.

YENİDEN MERHABA:)

Ekim 9, 2015 - 7:46 pm 2 Comments

Uzuuunca bir aradan sonra yeniden MERHABA:).

Biliyorum bu sefer hiç vermediğim kadar uzun bir ara verdim, aylarca yeni bir yazı paylaşamadım. Eş-dost hep “yeni tarif yok mu?” diye sorarken “fırsat bulamıyorum” cevabını verdiğimde hep mahcubiyet hissettim tabi, bir de bir şeyleri yarım bırakmanın verdiği o huzursuzluk duygusu..

Ama bu aranın benim için çoook güzel bir nedeni vardı; hayatın bana armağan ettiği yeni bir ünvanı -hatta benim için en güzelini- “annelik”i yaşamaktı bu neden. 2014′de anne olunca, hem bu yeni hayata alışma devresi, hem de açıkçası zamanımın tamamını bebeğime ayırmak isteğim yol açtı blogumu güncelleyemeyişime.

Şimdi zamanla her şey de düzene girdiğine göre “hadi artık” dedim kendi kendime; “hayatın bu alanındaki tembellik günlerin bitti” :) .

Bunca zaman içinde bizim mutfak çalışmaya devam etti tabi ki; ilk günler eski tempoyla olmadı elbet ama zamanla bebeğin yemekleri de eklenince daha da tempolu ve çeşitli oldu mutfak serüvenim.

Blogumu takip edenler, beni tanıyanlar bilir; zaten sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirmiş, “illa ki ev yemeği olsun” diyen bir kişi olduğum için bebeğime yemek hazırlama konusunda eski tecrübelerin çok faydası oldu benim için. Bunun üstüne hayatınıza bir bebek katıldıktan sonra sürekli onunla ilgili okuma alışkanlığı geliştirdiğinizden bebek beslenmesiyle ilgili pek çok da yeni bilgi ediniyorsunuz. Hepsini harmanlayınca bebek yemekleri konusunda çok da sıkıntı çekmedim. Ama belirtmem gerekirse; bunların hepsi bir yana, bizim kuzunun damak tadı, yemek seçimleri belirliyor daha çok onun için pişirdiklerimi. Biraz onun inadı, biraz benimki derken mümkün olduğunca farklı lezzetlerle tanıştırmaya çalışıyorum küçük beyi.

Blogumu fırsat buldukça-ama mümkün olduğunca sık- güncelleyeceğim bundan sonra. Arada yaptığım bebek yemeklerine yer versem de genelde eski seyrinde devam edecek paylaşımlarım.

Mesela bugün geçenlerde oğlum için yaptığım şekersiz bebek kurabiyelerine yer vermek istiyorum. Oğlum 14 aylık ve bu kurabiyeleri bayıla bayıla yedi, hatta 4 yaşındaki kuzeni de çok sevdi ve hatta biz de bayıldık:). Şekersiz atıştırmalık tercih edecek herkes de sevecektir bence. Üstelik tadı içinde şeker olmadığını belli etmeyecek derecede güzel, bunu da belirtmeden edemeyeceğim.

İşte Tarifi:

KURU MEYVELİ ŞEKERSİZ KURABİYELER 

Malzemeleri:

1 yumurta

2 yemek kaşığı tereyağı

1 çay bardağı fındık yağı

1 çay kaşığı karbonat

1 çay kaşığı sirke

1 su bardağı yulaf ezmesi

1 su bardağı ceviz

5-6 adet hurma

7 adet gün kurusu kayısı

1 avuç kuru üzüm

1 yemek kaşığı keçiboynuzu unu

Aldığı kadar tam buğday unu

Yapılışı:

Öncelikle hurmaların çekirdeğini çıkartıp ikiye bölüyoruz, kayısıları da ikiye bölüp hurmalar ve kuru üzümle birlikte bir kaseye alıyoruz. Kuru meyvelerin üzerine gelecek kadar sıcak su koyup bir kenarda yumuşamalarını bekliyoruz.

Diğer yanda yulaf ezmesini robotta iyice çekip un haline getiriyoruz, cevizleri de aynı şekilde un haline gelene kadar robotta çekiyoruz. Yeterince bekleyip yumuşayan kuru meyvelerin de fazla suyunu süzüp robotta çekerek macunumsu bir hal almasını sağlıyoruz.

Bir yoğurma kabında yumurtayı ve yağları iyice elimizle karıştırıyoruz. Üzerine karbonatı döküp onun da üstüne sirkeyi dökerek köpürmesini sağlıyoruz. Onlara kuru meyveleri, yulaf ezmesini, cevizi ve keçiboynuzu ununu da ekleyip elimizle güzelce karıştırıyoruz. Daha sonra bu karışıma azar azar tam buğday ununu ilave ederek ele yapışmayan bir kurabiye hamuru elde ediyoruz.

Hamuru merdaneyle1 cmkalınlığında açıp şekilli kalıplarla keserek yağlı kağıt serili fırın tepsisine diziyoruz (bu ölçüyle iki tepsi kurabiyem oldu benim).

Önceden 175C°’ye ısıtılmış fırında hafifçe kızarana dek (altları da pişinceye kadar) yaklaşık 10-15 dakika pişiriyoruz.

Tüm bebişlere ve çocuklara ve benim gibi hep çocuk kalacaklara afiyet olsun:).

SÜTLÜ REVANİ

Mayıs 5, 2014 - 4:55 pm 4 Comments

Haftaya tatlı mı tatlı bir başlangıç olsun diye leziz ve bir o kadar da hafif bir tatlı tarifi vermek istedim bugün.

Bu tatlı annemin haftasonu sofrasından. İlk bakışta şerbetli bir tatlı görünümünde ama yerken sütlü tatlı-cheesecake arası bir lezzeti ve yumuşak bir dokusu olan, şerbet yerine az şekerli süt ile ıslatıldığından oldukça da hafif olan bu tatlıyı biz çok sevdik. Bundan böyle de özellikle misafir sofralarımızda sıkça yer bulacağa benzeyen bu tatlının tarifi işte şöyle:

SÜTLÜ REVANİ

Malzemeleri:

5 adet yumurta

1 su bardağı toz şeker

1 su bardağından 2 parmak eksik zeytinyağı

2 su bardağı un

1 paket kabartma tozu

1,5 limonun suyu

1 limonun kabuğunun rendesi

Şerbeti için:

1 lt süt

1 su bardağı toz şeker

Yapılışı:

İlk olarak şerbeti hazırlamak için bir kapta şekerle sütü karıştırarak şekerin erimesini sağlıyoruz. (sütü kaynatmadan, soğuk haldeyken, ara ara karıştırınca tüm şeker bu şekilde sütün içinde eriyor).

Diğer yanda revani için yumurtalarla şekeri bir mikser yardımıyla iyice çırpıyoruz. Limon suyu hariç diğer malzemeleri de ilave edip çırpıyoruz. En son limon suyunu ekleyip karıştırdıktan sonra yağlanmış tepsiye döküyoruz (biz büyük borcam tepsi kullandık). 175C°’ye ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar pişiriyoruz (yaklaşık 20-25 dk.).

Pişen keki fırından çıkartıp ilk sıcağının gitmesini sağlıyoruz. İlk sıcaklığı geçince, sütlü karışımı kekin her yerine dağıtarak döküyoruz.

Üzerine sütlü şekerli karışımı döktüğümüz revaniyi bir süre de ılık fırının içine koyuyoruz, böylece daha da güzel kabarıp şerbeti içine çekmesini sağlıyoruz.

Oda sıcaklığına gelen tatlıyı buzdolabında en az bir kaç saat dinlendiriyoruz. Soğuyan sütlü revaniyi dilimleyip, istersek kaymakla birlikte, servis ediyoruz.

Afiyet Olsun:).

KUŞKONMAZ ÇORBASI

Nisan 17, 2014 - 11:36 am 2 Comments

Bahar yağmurlarının ufak, serin dokunuşları, gökyüzünün kah güneş açıp kah bulutlarla kapanışı ve üşümemek için ince de olsa ceketlerimizi giydiren şu havalar benim gibi çorba severler için akşam eve gelip bir kase çorbayla ısınmaya en güzel ortamı sağlıyor…

Bugün kuşkonmazla yapılan, leziz bir çorba tarifi paylaşacağım. Tarif canım anneciğimden. Tezgahlarda tazecik kuşkonmazlar yerini almışken yapılası, yenilesi bir çorba oldu gerçekten de. Kuşkonmazın o kendine has lezzetine bayılıyorum ben, sayısız yararları da cabası zaten.

İşte Tarifi:

KUŞKONMAZ ÇORBASI

Malzemeleri:

1 bağ taze kuşkonmaz

1 küçük boy kuru soğan

1 yemek kaşığı un

2-3 yemek kaşığı zeytinyağı

3 yemek kaşığı mascarpone peyniri (süt ya da krema da kullanılabilir)

1 tutam dereotu

Tuz, karabiber

Yapılışı:

Öncelikle kuşkonmazları yıkayıp, alt uçlarını bıçakla alıp bir soyacak yardımıyla dış kabuklarını biraz alıyoruz ve her kuşkonmaz dalını 3-4 parçaya kesiyoruz. Diğer tarafta soğanı  yemeklik doğrayıp zeytinyağıyla birlikte biraz soteliyoruz ve unu da ekleyip beraberce biraz kavuruyoruz. Kuşkonmazları da tencereye ilave ettikten sonra üstünü geçecek kadar sıcak su ekleyip kaynamaya bırakıyoruz. Kuşkonmazlar yeterince kaynayıp yumuşadıklarında tuz ve karabiberle tatlandırıyoruz ve ateşten alıyoruz. Bir el blenderi kullanarak iyice pürüzsüz hale getiriyoruz. Mascarpone peynirini ekleyip iyice karıştırıyoruz (biz evde son yapılan tiramisudan kalan mascarponeyi değerlendirmeyi tercih ettik ama onun yerine krema ya da süt de ilave edilebilir). Üzerine kıyılmış dereotunu da ekleyip servis ediyoruz.

Afiyet Olsun:)

PESTO SOS VE PESTO SOSLU TAM BUĞDAY SPAGETTİ

Şubat 18, 2014 - 2:54 pm 4 Comments

Makarnayı hep çok seven bir aile olduk. Geçen yaz yaptığımız İtalya seyahati bu sevgiyi daha da pekiştirdi sanırım :) . Oradayken pek çok farklı sos ve malzeme ile makarnaları tatma imkanı bulduk.  Daha önceden duyup da denemediğimiz Pesto sosu da orada, vatanında tatmıştık.

Oldukça az malzemeyle yapılan, yalın ama bir o kadar da yoğun ve karakteristik bir sos olan Pestoyu evde denemeye karar verdik. Malzemeleri az, çok da zahmetli olmayan bir sos bu ama dikkat edilmesi gereken bir kaç ufak püf noktası var yaparken. Mesela içinde kullanacağımız fesleğenleri yıkadıktan sonra mutlaka iyice kurutmalıyız. Dolmalık fıstıkları yağsız tavada biraz kavurmalıyız ki o kendine has aroması daha da belli etsin kendini ve yine sosun içinde bulunan parmesan peynirini eğer taze rendelersek (hazır rendelenmişlerden kullanmayıp) peynirin sosa zenginlik katan o özel aromasını en verimli şekilde almış oluruz.

Bunlara dikkat edilince kesinlikle enfes bir sos elde etmiş oluyoruz. Biz bu sosa gerçekten bayılıyoruz. Öyle ki, şimdilik sadece makarnalarımıza eşlik etmiş olsa da

Ekmek üzerinde, salatalar üzerinde, pizzada, sandviçleri lezzetlendirmek için  kullanmak gibi çılgın fikirlerimiz var :) .

Bugün Pesto Sos ile bir tam buğday spagetti tarifi vermek istiyorum. Yapın, yiyin, lezzet garantili, benden söylemesi ;)

İşte Tarifi

PESTO SOS VE PESTO SOSLU TAM BUĞDAY SPAGETTİ

Malzemeleri:

1 paket tam buğday spagetti

Pesto Sos İçin:

1 paket fesleğen (marketlerde satılan ufak paketlerden)

1 çay bardağı dolmalık fıstık (çam fıstığı)

1 çay bardağı ince rendelenmiş parmesan peyniri

1 diş sarımsak

Zeytinyağı

Tuz

Yapılışı:

Öncelikle Pesto Sos için fesleğenleri yıkayıp iyice kuruluyoruz, saplarını ayıklıyoruz (sadece yapraklarını kullanacağız). Çam fıstıklarını yağsız tavada hafif pembeleşene dek kavuruyoruz. Parmesan peynirini rendeleyip, sarımsağı iyice dövüyoruz. Fesleğenleri, fıstıkları, sarımsağı, parmesan peynirini, biraz zeytinyağını ve arzu edilen miktarda tuzu ekleyip  robotta öğüterek sos haline getiriyoruz. Bu aşamada azar azar gerektikçe zeytinyağını ekliyoruz, sonuçta sosumuz bulamaç kıvamında olmalı.

Diğer tarafta, makarnayı üzerinde belirtilen sürede haşlayıp süzüyoruz, çok az zeytinyağı ekleyip tencerede karıştırıyoruz. Servis tabağına makarnayı alıp üzerine bolca pesto sos döküyoruz. Arzu edilirse bu aşamada biraz daha parmesan peyniri rendesi serpilebilir.

Afiyet Olsun :)

PASTIRMALI ISPANAKLI BÖREK

Kasım 12, 2013 - 1:28 pm 6 Comments

Tariflerime yine bir börek tarifiyle devam etmek istiyorum bugün…

Bu böreği hafta sonu arkadaşlarımızın evine giderken götürmek için yaptım. Evdeki malzemelerle, doğaçlama bir şekilde oluştu bu tarif de. Ispanakla pastırmayı birbirlerine çok yakıştırdığım için bu tarifte ikisini buluşturmak istedim. İç malzemedeki beyaz peynir de pişerken eriyip bütün lezzetin bir araya gelmesini sağladı. Yufkayı marketten aldığım için oldukça kalıncaydı ama zaten az yufka kullanarak yaptığım için tam kararında oldu bu kalınlık.

 

Bol sohbetli, bol kahkahalı harika bir dost masasına eşlik ettiğinden böreğim daha da lezzetlendi:).

İşte Tarifi:

PASTIRMALI ISPANAKLI BÖREK

Malzemeleri:

3 adet yufka

2 adet yumurta (biri böreğin içine, diğeri üzerine sürmek için)

1 su bardağı yoğurt

Yoğurdu sos kıvamına getirecek kadar zeytinyağı (ben göz kararı yaptım ama yaklaşık yarım su bardağı kadar)

Üzerine serpmek için susam

İç malzemesi:

1-2 yemek kaşığı zeytinyağı

1 adet kuru soğan

Yarım kg ıspanak

karabiber

300 gr. beyaz peynir

80-100 gr pastırma (ben çemensiz pastırma kullandım)

Yapılışı:

Öncelikle soğanı yemeklik doğrayıp sıvıyağ ile birlikte bir tencerede kavuruyoruz. Yıkayıp, suyunu süzdüğümüz ıspanakları 1-2 parmak kalınlığında doğrayıp soğanlara ilave ediyoruz. Ispanaklar iyice suyunu çekene kadar pişiriyoruz, istersek karabiber ilave ediyoruz. (peynir ve ıspanak yeterince tuzlu olduğu için ben ıspanaklara tuz eklemedim)

Kavurduğumuz ıspanaklar iyice soğuyunca içine ezdiğimiz beyaz peyniri ekleyip iyice karıştırıyoruz.

Böreğin içine sürülecek sos için yoğurdu, bir yumurtayı ve zeytinyağını karıştırıyoruz. Bu aşamada ben zeytinyağını yavaş yavaş ekleyip, akışkan sürülebilir bir kıvama gelinceye kadar karıştırdım.

Diğer yanda dikdörtgen bir fırın kabını (ben dikdörtgen borcam tepsi kullandım) tereyağı ile yağlıyoruz. İlk yufkamızı fırın kabımıza seriyoruz. Yufka borcama büyük geldiğinden kenardan sarkan yufkaların fazlalığını içinde kullanmak için kopardım ben. Yufkanın üzerine bir fırça yardımıyla yoğurtlu sostan biraz sürüyoruz. Parça yufkalardan ve biraz da 2. yufkadan parçalar kopararak ilk yufkanın üzerini tekrar yufka ile örtüyoruz. Bu katın üzerine ıspanaklı-peynirli için yarısını döküp iyice yayıyoruz. Ispanakların üzerine ufak parçalara kestiğimiz pastırma dilimlerinden serpiyoruz (alttaki resimde görüldüğü gibi).

Sonra tekrar ikinci yufkayı parçalayarak borcama seriyoruz ve üzerine tekrar yoğurtlu sostan sürüyoruz. Kalan içi malzemesini de aynı şekilde bu katın üzerine serip, üzerine pastırma serpiyoruz. Böylece arada iki kat iç malzememiz oluyor. Son yufkayı da serip, uçlarını böreğin altına doğru kıvırıyoruz. (Ben böreğin katlarını yaparken yufkalarım kabıma göre büyük olduğundan kenarlarını kopartıp, gerektikçe aralara yaydım).

Yoğurtlu sosun kabına, kalan 1 yumurtayı kırıp, biraz da zeytinyağı damlatıp iyice çırpıyoruz. Böreğin üzerine bu karışımı sürüyoruz. En üste de susam serpiyoruz.

Önceden 180C°’ye ısıtılmış fırında altı, üstü iyice kızara dek pişiriyoruz. Ilıkken servis ediyoruz.

Afiyet Olsun:).

KURU DOMATESLİ, PEYNİRLİ ÇITIR BÖREKLER

Kasım 8, 2013 - 1:22 pm 2 Comments

Yine bir hafta sonuna daha kavuşmanın sevinciyle bugün bir tarif paylaşmak istedim:). Tam da uzun hafta sonu kahvaltınıza eşlik edecek güzellikte, çıtır çıtır bir börek tarifi bu. Üstelik salatalarda, yemeklerde kullanmayı çok sevdiğim kuru domatesler bu sefer bu böreğin içine de girdiler hem de kuru domatesin çok sevdiğim eşlikçisi fesleğen ile birlikte…

Bu böreği böylesi çıtır çıtır yapan bir de yapım tekniği var ki onu da annemin arkadaşı Ayşe Abla anlatmıştı bize. Tarifte detaylarını vereceğim bu tekniği bizimle paylaşan Ayşe Abla’ya bir kez de buradan teşekkür ediyorum..

İşte tarifi:

KURU DOMATESLİ, PEYNİRLİ ÇITIR BÖREKLER

Malzemeleri:

3 adet yufka

Yufkalara sürmek için:

1 kase su

1 kase zeytinyağı

1 kase un

İç malzemesi: (miktarlar arzu edilen oranlarda olacaktır)

Beyaz peynir

Kuru domates

Kuru fesleğen (taze fesleğen varsa o daha da güzel olur)

Yapılışı:

Öncelikle iç malzemesi için beyaz peyniri bir çatalla iyice eziyoruz, içine ufak ufak doğradığımız kuru domatesleri ve arzu ettiğimiz miktarda fesleğeni ekliyoruz.

Diğer yanda ilk yufkayı serip 8 adet üçgen parça oluşturacak şekilde kesiyoruz. Her bir üçgen yufka diliminin üzerine fırçayla önce su, sonra zeytinyağı sürüyoruz ve en son olarak da elimizle biraz un serpiştiriyoruz.

Daha sonra yufkanın geniş kenarına iç malzemesinden koyup sigara böreği sarar gibi sarıp yağlı kağıt serili fırın tepsisine diziyoruz.

Bütün yufkalar için de aynı işlemi yaptıktan sonra böreklerin üzerine fırçayla zeytinyağı sürüyoruz. Önceden 180 C°’ye ısıtılmış fırında börekler kızarana dek (yaklaşık 20-25 dk. kadar) pişiriyoruz.

Afiyet Olsun:).

LEIDEN, AMSTERDAM, BRUGGE

Ekim 22, 2013 - 3:04 pm 4 Comments

 

 

Öncelikle herkesin geçmiş bayramını kutluyorum, daha nicelerine sağlıkla ulaşmak dileğiyle…

Son zamanda bir yemek blogundan öte, gezi bloguna dönüşse de sayfam, bayram tatilini fırsat bilerek gittiğimiz seyahatin fotoğraflarını burada da paylaşmak istedim…

Bayramda Hollanda-Leiden’a gittik. Hem orada yaşayan çocukluk arkadaşımı (çocukluk arkadaşım desem de 20 senelik bir dostluk bahsettiğim)  ziyaret etmek için hem de bu vesileyle bol bol gezmek için iyi bir fırsat oldu bu tatil.

Orada  şehirler arasında trenle giderken “bu sene iyi gezdik, leyleği havada gördük galiba” diye içimden geçiriyordum ki bir leylek sürüsü geçiverdi gökyüzünden (seneye gezme programının habercisi kabul ettim hemen onları:))..

Bu tatilde Hollanda’da Leiden’ı, Amsterdam’ı, Belçika’da da Brugge kentini görme fırsatımız oldu. Gerek şehir düzeni ve mimarisi, gerekse doğal güzellikleri bakımından üçü de görülmeye değer kentler.

Dostlarla yenen güzel yemekler, edilen sohbetler ve bol bol kahkaha ile dolu, zihnimizi dinlendirip, yenilendiğimiz bir tatil oldu. Darısı başka tatillere diyelim:)).

Dostum, canım Hilal’cim ve eşi Remco da bizleri çok güzel ağırladılar. Onlara bir kez de buradan teşekkür etmek istiyorum:).

 

Bunlar da tatilimizden birkaç kare…

Leiden’dan

Nefis bir park..Orada yaşasam her sabah orada yürüyüş yapardım mutlaka:)..

 

Bisiklet Hollanda’da en popüler ulaşım aracı..

 

 

Leiden’da Gece

 

 

Amsterdam’dan

 

Rijksmuseum’un oradaki alanda köpükten balonlarla gösteri yapan bir adam.

 

Ve tabi ki Hollanda’nın nefis peynirleri..

 

Tren camından bir manzara.

 

Brugge’den

 

 

 

EKŞİLİ, ZEYTİNYAĞLI PATLICAN

Ekim 4, 2013 - 2:48 pm 5 Comments

Daha Ekim ayına yeni girmişken, sonbaharın gelişini anlamadan kışa mı girdik ne? Havalar birden değişince ne giyeceğimizi de şaşırıyoruz haliyle, grip, nezle de bu fırsatı kaçırır mı hiç, hemen yapışıyor ensemize…O yüzden özellikle bu mevsim geçişlerinde bünyeyi mümkün olduğunca sağlam tutmaya çalışmak lazım, bağışıklık sistemimiz ne kadar kuvvetli olursa o kadar hazırlıklı oluruz biz de önümüzdeki mevsime. Bunun için yeterince vitamin almak lazım tabi, onun için de bol bol sebze meyveye başvurmak..Ben bu konuda şanslıyım çünkü sebzeyi de meyveyi de çok severim. Bu yüzden büyük bir zevkle yer veririm onlara soframızda.Bugün de bir sebze yemeğinin tarifini paylaşacağım. Gerçi yapılalı bir kaç hafta oluyor ama bugün fırsat bulabildim tarifini koymaya. Bu yemekte, bizim işyerindeki bahçemizden topladığımız körpecik patlıcanlar ve domatesler kullanıldı. Öyle olunca da daha bir tatlı oldu sanırım;).

İşte tarifi: 

EKŞİLİ, ZEYTİNYAĞLI PATLICAN

Malzemeleri:

1 adet iri kuru soğan

5 adet patlıcan (incelerinden olursa iyi olur)

4-5 adet domates

2-3 yemek kaşığı zeytinyağı

2 adet kesme şeker

Yarım limon

tuz

3-4 diş sarımsak

4-5 yemek kaşığı elma sirkesi

Üzerini süslemek için: maydanoz

Yapılışı: 

Öncelikle patlıcanları alaca soyup, başlarını kesip tuzlu limonlu suda beklemeye alıyoruz (acısının çıkması için).

Diğer yanda kuru soğanı piyazlık doğrayıp bir tencerenin dibine döşüyoruz. Patlıcanları yıkayıp süzdükten sonra ince uzun dilimler halinde dilimliyoruz. (Bizim bahçenin patlıcanları mini mini olunca patlıcanların ucunu tam kesmeden alt tarafa doğru uzunlamasına dilimler keserek yelpazeye benzer bir şekil verdik.) Bu şekilde hazırladığımız patlıcanları soğanların üzerine diziyoruz. Domatesleri rendeleyip patlıcanların üzerine yayıyoruz. Zeytinyağını, tuzu, şekeri ve yarım limonun suyunu ekleyip kısık ateşte pişmeye bırakıyoruz. (Domatesler sulu ise ilave suya ihtiyaç olmuyor ama gerekirse sıcak su ilave edilebilir.)

Diğer taraftan sarımsakları soyup, ezip sirke ile karıştırıyoruz.Patlıcanlar pişip, yumuşayınca üzerine sirkeli karışımı ilave ediyoruz. Birkaç dakika daha pişmeye bırakıp ocağı söndürüyoruz.

Pişen yemeği önce oda sıcaklığına getirip sonra da buzdolabında dinlendirdikten sonra soğuk olarak servis ediyoruz.

Servis ederken doğranmış maydanozla süsleyince de çok güzel oluyor..

Afiyet Olsun:)

YAZDAN KALANLAR, İTALYA VE TİRAMİSU

Eylül 25, 2013 - 3:16 pm 10 Comments

Yine uzuuunca bir aradan sonra yeni bir yazı ve yeni bir tarifle buradayım:).

Yaz’ı artık geride bırakırken, bu mevsimin hakkını; bol bol gezerek, yeni yerler görüp tanıyarak, eşle dostla gülüp eğlenip güzel zamanlar geçirerek, bazen kendime dinlenme fırsatları yaratıp, bazen de kendimi sporla fiziken yorup, ruhen dinlendirerek verdim sanırım..Yaz boyu tatil yapmadım elbet, çoğu zaman işle güçle geçti mevsimin en sıcak günleri.

Ama şöyle geriye dönüp bakınca geçen mevsime, en çok aklımda kalan her fırsatı gezmeye, yeni yerler görmeye adamamız oluyor. Her yaz olduğu gibi bu yaz da Ege’ye kısa da olsa bir kaçamak yaptıktan sonra bir de İtalya turu ekledik yapılacaklar listesine. İyi ki de öyle yapmışız; her anı dolu dolu geçen, oldukça tempolu ve bu sayede pek çok yer görüp gezebilme imkanı bulduğumuz bir seyahat oldu.

Roma’yı, Floransa’yı, Siena’yı, Pisa’yı, Lucca’yı ve Venedik’i görme imkanımız oldu. Özellikle Roma’da bir açık hava müzesini geziyor gibi hissediyor insan. Oradayken pek çok sanatçının heykel ve resimlerini görme imkanımız oldu. Zaten gezdiğimiz her şehir bu sanat eserleriyle bezeli. Makinamızda yüzlerce fotoğraf, zihinlerde onlarca güzel anıyla döndük tekrar Ankara’ya. Bu güzel gezi, “İtalya’ya mutlaka tekrar gelmeliyiz” dedirtti bize. İşte oradan bir kaç kare:

İtalyan mutfağı da hamur işi ve deniz ürünlerini bir hayli seven bünyeme pek bir hoş geldi ne yalan söyleyeyim:). İncecik pizzaları, çeşit çeşit makarnalarıyla bizi fazlasıyla tatmin eden yemekler yedik orada. Ve hemen hemen her gün en sevdiğim tatlılardan biri olan tiramisu’yu da yemeden edemedim. Gerçekten vatanında bir başka oluyormuş…

Tiramisunun o kendine has lezzetini bir İtalyan peyniri olan mascarpone’ye borçlu olduğunu biliyordum. Ama bizim ülkemizdeki çoğu kişi gibi ben de daha önceden bu peynir yerine labne peyniri kullanarak yapıyordum tatlımı. İtalya dönüşü markette mascarpone’yi görünce (biraz da algıda seçicilik oluyor sanırım:)) hemen aldım ve tiramisuyu bir kez de onunla denemek istedim.

Aslında gerçek tiramisu tarifinde malzemeler pişirilmiyor ve yumurtalar da çiğ olarak kullanılıyor ama benim bu aşamada biraz pimpirikliğim tutuyor ne yalan söyleyeyim. Hal böyle olunca ben de her zaman uyguladığım tarifte labne ile mascarponeyi yer değiştirdim. Peki sonuç farketti mi derseniz, “kesinlikle” derim…Mascarpone’nin peynirden öte kremamsı bir tadı ve dokusu var. Bu özelliği tiramisuya çok lezzet katıyor.

İtalya’da yediğimiz bütün Tiramisular kupta servis edilmişti. Ben de bu kez klasik büyük bir tepside yapmak yerine tek kişilik porsiyonlar halinde kuplara hazırladım tatlımı.

İşte tarifi:

TİRAMİSU

Malzemeleri:

Yarım litre süt

1 adet yumurta

2 yemek kaşığı un

4 yemek kaşığı şeker

250 gr.mascarpone peyniri

1 paket vanilya

kedi dili bisküvi (kup sayısı kadar; ben her kupa birer tane kedidili bisküviyi ikiye bölerek kullandım)

bisküvileri ıslatmak için:

1 su bardağı ılık su

4 adet kesme şeker

2 yemek kaşığı granül kahve

Yapılışı:

Öncelikle Tiramisunun kreması için bir tencereye  yumurtayı, şekeri, unu ve sütü koyup iyice karıştırıyoruz (yumurtanın ocağa konmadan önce iyice karışması lazım). Daha sonra tencereyi kısık ateşe alıp malzemeleri muhallebi kıvamına gelene dek karıştırarak pişiriyoruz. Kaynamaya başlayan muhallebiyi 3-5 dakika daha kaynatıp ocaktan alıyoruz. Biraz ılıyınca içine mascarpone peynirini ve vanilyayı ekleyip iyice karıştırıyoruz.

Diğer tarafta bir kap içinde bisküvileri ıslatacağımız sıvı karışımı hazırlıyoruz, bunun için ılık suda şeker ve kahveyi karıştırarak eritiyoruz. Her kupun yarısına kadar hazırladığımız kremadan döküyoruz. Üzerine ikiye bölüp kahveli karışımla iyice ıslattığımız kedidili bisküvileri yerleştiriyoruz. Ve üzerlerini tekrar krema ile kaplıyoruz.

Tiramisu kuplarının üzerine kakao eleyerek süslüyoruz. Buzdolabında iyice dinlendirip soğuttuktan sonra servis yapıyoruz.

Afiyet Olsun:).